İnsanları motive eden nedir? Bu soruyu cevaplamak için birçok teori geliştirilmiştir.
Örneğin Frederick Herzberg tıpkı Maslow ve Alderfer gibi, motivasyonun temelinde ihtiyaçların olduğunu savunmuştur.
Herzberg 1960’lı yılların başlarında geliştirdiği İki-Faktör teorisinde yaklaşık 200 mühendis ve muhasebeciden oluşan bir grupla görüşmüş ve onlara geçmişte işlerindeki motivasyon ve demotivasyon durumlarını sormuştur. Alınan cevaplar çalışanların iş tatmini ve tatminsizliğiyle ilişkili olarak iki farklı boyutun olduğunu göstermiştir.
Araştırmanın sonuçlarına göre motivasyon için iki faktör vardır. Birincisi “koruyucu (hijyen) faktörler” ikincisi ise “motive edici faktörler” dir.
Koruyucu-hijyen faktörler, ücret, iş güvenliği, çalışma koşulları, denetim düzeyi ve şekli şirket politikaları ve kişiler arası ilişkilerdir. Bunların eksikliği ya da olumsuzluğu bireyler için tatminsizlik yaratmaktadır.
Motive edici faktörler ise işin kendisi başta olmak üzere, başarı duygusu, tanınma, sorumluluk, kişisel gelişim fırsatı ve terfi imkanıdır.
Görüldüğü gibi insanlar farklıdır ve her birinin kendi ihtiyaçları, istekleri ve tetikleyicileri vardır.
Eğer birisini değiştirmek ya da bir şeyler yapmak için motive etmek istiyorsanız, o zaman ilk önce onun ihtiyaçlarını anlamanız gerekir, sonra da bu ihtiyaçları değiştirmek gerekir.
Bu sadece iş hayatı için geçerli değildir. Sigarayı bırakmasını istediğiniz bir kişinin maddi sorunları varsa, sigaranın ekonomisine nasıl zarar verdiğini söylemek etkili olabilirken, sağlık sorunları olan biri için sigarayı bırakmada ekonomik faktörleri hatırlatmak bir etki yaratmaz.
Sigara paketlerinde görünen sağlık uyarıları, yalnızca sağlıkları hakkında hassas olanları motive edebilir.
Motivasyonun temelinde acı ve haz duygusu vardır. Kutsal kitaplar bile insanları doğru yola sevk etmek için cennet-cehennem kavramlarıyla acı ve hazzı tanımlar.
Bir konuda kendinizi ya da başkasını motive etmek istediğinizde hedeflenen konunun ya da davranışın gerçekleşmesi durumunda oluşabilecek hazzı ya da tersi bir durumda yaşanacak acıyı tanımlamanız gerekir. BU tanımlama sözel bir iletişimle olabileceğini gibi zihinsel bir canlandırma ile de mümkündür. Hatta zihinsel olanı daha da etkilidir diyebiliriz. Çünkü beynimiz imgelerle düşünürken gerçekle yalanı birbirinden ayıramaz. Zihnimizde yarattığımız görüntü, ses ve sanal deneyimler gerçeklik algısı yaratarak gerçek durumda yaşayacağımız duyguların oluşmasına fırsat verir.
İngilizce öğrenmek için motive olmaya mı ihtiyacınız var. Gözünüzü kapatın ve bir toplantıda herkesin İngilizce konuştuğu bir ortamda kimseyi anlamadan ve tek kelime edemeden kaldığınızı hayal edin. Bu size acı verdi mi? Şimdi de tam tersini düşünün. Son derece özgüvenli bir şeklide akıcı bir şeklide İngilizce konuşabildiğinizi ve herkesin size hayranlıkla baktığını düşünün.
Bir konuda harekete geçmek ve motive olmak için yapacağınız en önemli şey beklenen sonuçları zihninizde canlandırmaktır. Bunun için ihtiyaç duyacağınız kapalı gözler, biraz zaman ve bol miktarda hayal gücüdür.
Dostlukla kalın
0 Yorum