2021’in son ayında başlayan döviz kuru artışları ülkemizin tüm gündemine damgasını vurdu. Döviz kurlarındaki dalgalanmalar tüm sektörleri olduğu gibi sigorta sektörünü de yakından etkiliyor.
Döviz tıpkı bir mal gibi alınır ve satılır. Herhangi bir döviz türünün fiyatı, o dövize olan arz ve talep seviyesine göre belirlenir. Yani döviz kurunun artışı temelde arz ve talep dengesiyle ilişkilidir.
Alternatif yatırım araçları da döviz kurunu etkileyebilir. Örneğin, borsa ve altın fiyatları düşüşe geçtiğinde doların fiyatı yukarıya doğru çıkabilir. Ancak bu durum her zaman geçerli olmaz. Eğer bir ülkede ekonomik ve siyasi istikrar sorunu ya da politik süreç ile ilgili gelişen türlü bozulmalar mevcutsa tüm yatırım birimlerinin fiyatlarının yükselmesi ile karşılaşabiliriz. Yani, bir ülke ne kadar güvenli ve istikrarlı bir şekilde yoluna devam ederse o ülkenin para birimi otomatik olarak daha fazla değerlenir.
Özellikle elementer tarafta kaza branşına baktığımızda neredeyse yüzde yüzü ithal olan motorlu araçların değerindeki artış, kasko ve trafik sigortalarındaki fiyatlama ve risk yönetimini etkileyecektir. Sigorta primleri ancak yeni poliçelerde ve yenileme döneminde güncellenebilirken araçların yedek parça fiyatları döviz kuru artışlarından hemen nasibini alır. Bu da hasar yönetimi üzerinde negatif etki yapabilir. Çünkü olası hasara ilişkin poliçelerin geçmiş dönemde üretilmiş olması nedeniyle yenileme kur artışındaki negatif etkiyi, aynı hızda primlere yansıtabilmek mümkün olmaz.
Aynı durum sağlık poliçeleri için de geçerlidir. Covid 19 aşı ve diğer benzeri kamu harcamaları nedeniyle sağlık sistemi üzerindeki yük son iki yılda artmıştır. Medikal enflasyon yine pek çoğu yurtdışından temin edilen ilaç ve sağlık ürünlerinin dövize paralel fiyat artışından etkilenecektir. Bu da çok kısa vadede özel sağlık sigortalarının prim ve tazminat dengesini değiştirecektir. Bu durumda satış kanallarının hem tazminat/prim oranı hem de medikal enflasyon nedeniyle artan primleri müşterilerine kabul ettirme gibi bir zorlukla karşılaşacaklarını söylemek yanlış olmaz.
Bir diğer etki dövize endeksli poliçelerde meydana gelecektir. Örneğin dolar bazında hayat sigortası primi ödeyen sigortalıların hem primleri hem de teminat tutarları otomatikman artmaktadır. Teminatın artması olumlu bir etkiyken prim ödeyen sigortalıların bütçesine binen yük de ayrıca değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Emeklilik sektöründe ise yabancı para cinsinden yatırım enstrümanı içeren fonlardaki artış, katılımcıların fon değerlerine birebir yansıyacaktır. Söz ettiğimiz dönemde altın fiyatlarında yaşanan yükselme de altına endeksli emeklilik fonları üzerinde değer artışı yaratmıştır. Yani öngörülü olup döviz ve altın sepeti seçenler en azından Türk Lirasının değer kaybından etkilenmemiş olacaklardır.
Sigorta şirketlerinin faize ya da dövize dayalı varlıkları da kur ve dolayısıyla faiz değişimlerine duyarlıdır. Şirket fonları içerisinde döviz veya dövize endeksli bonoların varsa kur değişimleri şirket gelirlerinde belirleyici olur.
Şirketlerin işletme maliyetleri ve acente ya da diğer satış kanallarının harcamaları açısından da genel fiyatlar düzeyinin yükselmesi zorluklar doğurabilir.
Özetle 2022’de tüm mal ve hizmetlerde olduğu gibi sigorta ürünlerinde de dövize direkt ya da dolaylı bağımlı değişkenler nedeniyle fiyat, yani prim artışları yaşayacağız gibi gözüküyor.
0 Yorum