Başlıktaki ifadeyi verdiğim eğitimlerden sonra sıklıkla duyarım.
Eğitim, insanın gelişim yolculuğunda önemli bir aktivitedir. Temelde üç amaç için eğitim verir/alırız. Bir konuda bilgi edinmek/edindirmek, beceri geliştirmek veya bir davranışı değiştirmek, ya da yeni bir davranış yaratmak.
Çağımızda bilgi oldukça yaygın ve ulaşılabilir durumdadır. İlk ve ortaokul dönemlerimi düşündüğümde öğretmenlerimin sarı teksir kağıtlarında dağıttığı bilgi içerikli yazıları ve en az altı cilt basılan ansiklopedileri hatırlıyorum. Şimdi cep telefonlarımızdaki internet tarayıcılarından her türlü bilgiye ücretsiz ve hızla erişebiliyoruz. Bilgi bu kadar yaygın ve sınırsızken BİLMEK kavramı YAPABİLMEK eylemine dönüşmediği sürece bilginin pek değeri kalmıyor.
Toplum olarak okuma alışkanlığımız çok gelişmiş değil. Kitle iletişim araçlarından edindiğimiz kulaktan dolma bilgilerle idare etmek alışkanlık haline geldi. Tarihimizi dizilerden öğrendiğimiz bir dönemdeyiz. Durum böyle olunca bilginin beceriye dönüşmesi zorlaşıyor. Bilgi ve becerilerin davranışa dönüşerek kullanılmasıyla, alışkanlıklar oluşuyor. Nöro bilimcilere göre bir davranışın alışkanlığa dönüşmesi 21 günde gerçekleşiyor. Bu süre beynimizdeki sinir hücreleri olan nöronların kendi aralarındaki iletişimin güçlü ve kararlı bir davranış haritası yaratması için geçmesi gereken zaman dilimidir.
Örneğin herkes sağlıklı bir yaşam için günde en az iki litre su içilmesi gerektiğini bilir. Bu evrensel bir bilgidir. Peki kaç kişi bu bilgiyi davranışa dönüştürüyor? Nasıl zayıflanacağını, nasıl yabancı dil öğrenileceğini, nasıl daha iyi satış yapılacağını öğrenir ve biliriz. Peki neden uygulamayız? Sorunun cevabı oldukça basit: Yeni bir davranışı benimsemek yorucudur ve enerji sarf etmeyi gerektirir. İnsan zihni ve bedeni bir bütün halinde çalışır. Zihin ise bilinç üstü ve bilinçdışı zihin olarak ikiye ayrılır. Davranışlarımızın yüzde 90’a yakın kısmını bilinçdışı zihnimiz yönlendirir. Bilinçdışımızı belirli ilkelerle çalışır. En önemli ilkelerinden biri kolayı zora tercih etmesidir. Ve anayasasının birinci maddesi bizi korumaktır. Bu nedenle az bir enerjiyle azami faydayı elde etmek üzerine davranış kurgusu yapar. Bilinç ve bilincin bildiği bilgiyi davranışa dönüştürmenin yani öğrenmenin 4 aşaması vardır:
İlk aşama “bilinçsiz yetersizlik” denilen aşamadır. Bu aşamada bir şeyi bilmediğimizi bile bilmeyiz. Bu hiç duymadığımız ve tecrübe etmediğimiz konular olduğunun farkına vardığımız aşamadır.
İkinci aşama “bilinçli yetersizlik” tir. Bu evre her hangi bir şeyi yeni öğrendiğimiz ama uygulamada acemilik çektiğimiz, yetersiz olduğumuz bir dönemdir.
Üçüncü aşama “bilinçli yeterlilik”tir. Bilinçle ve farkında olarak sergilediğimiz hareket ve davranışlar bu evrede gelişir.
Dördüncü ve son aşama “bilinçsiz yeterlilik” tir. Diğer bir deyişle otomatik davranış gösterdiğimiz ve düşünmeden hareket ettiğimiz davranış süreçleridir. Araba kullanırken farkında olmadan vites değiştirmek, yürümek, yemek yemek gibi otomatik yaptığımız davranışlar bu evrededir.
Kişisel gelişim dediğimiz şey her hangi bir konuda hangi öğrenme evresinde olduğumuzu değerlendirip, bir iki aşama geriye gidebilmek ve bilinç/yeterlilik düzeyimizi sorgulamakla gerçekleşir. Bunun yolu da çok okumak ve bildiğimizi bile yeniden sorgulamak ile araştırmaktan geçiyor.
Bildiklerinizi YAPABİLMEniz ümidiyle sevgiyle kalın
0 Yorum