Yılın sonuna yaklaşırken yeni bir pandemi beklentisi, döviz kurlarında dolayısıyla ekonomide
oluşabilecek değişimlere ilişkin tahminler konuşulmaya başladı. Ülkemiz uzun yıllardır başta
ekonomik olmak üzere sosyal, siyasi pek çok krizle yüz yüze geldi. Zaman zaman 2019’da başlayan
pandemi sürecindeki gibi daha önce görmediğimiz yeni krizler olduğu gibi farklı durumlar şekil
değiştirerek hayatımızı etkiliyor.
Kriz deyince benim aklıma önce kalp krizi geliyor. Bu benzetmeden hareketle bir durumun kriz
olduğunu anlamak için ne yapabiliriz düşünelim. Bir insan kalp krizini durup dururken geçirmez.
Bunun birkaç nedeni olabilir. Birincisi doğuştan gelen kalıtsal bir hastalık olabilir. Yani anne babanızda
kalp hastalığı varsa sizde de olması doğal. Genleriniz ne kadar güçlüyse sağlık durumunuz da o derece
iyidir. Bunun iş açısından yansımasına bakarsak, eğer bağımlı olduğunuz ülke, şirket ya da kişiler
krizdeyse bu sizi de etkiler. Eğer acentenizin genleri çok çeşitli ve güçlü müşterilerden ve
bağlantılardan oluşuyorsa daha güçlü olursunuz.
İkincisi beslenmeyle ilgili olabilir. Örneğin çok yağlı yiyorsanız damarlarınız tıkanır ve kan akışı zorlaşır.
Bir acente olarak kan akışını nakit akışına benzetebiliriz. Eğer nakit akışı güçlüyse kriz yaşamazsınız.
Bu da düzenli bir portföy gelişimi ve yönetimine bağlıdır.
Üçüncüsü sosyal hayat ve tercihlerdir. Aşırı sigara ve alkol gibi alışkanlıklar ve durağan bir hayat kalp
sağlığını etkiler. Acentenizde de durağanlık, yeni müşteri için aktivite olmaması, sadece yenilemelerle
büyümeye çalışmak krize kapı açar. Yani özetle kalp krizi beklenmeyen bir şey değil. Göstere göstere
gelir.
Dünyanın ve ülkemizin yaşadığı krizler de bir anda oluşmaz. Bazı göstergeler krizin habercisidir.
Örneğin iki ülkenin savaşa girmesi, petrol gibi önemli bir kaynaktaki arz ya da talep sorunu, dünya ve
ülke çapındaki parasal hareketler, toplumsal olaylar, politik açıklamalar krizin geleceğinin habercisidir.
Peki bundan sonra bizi ne bekliyor? Aslında gelecekte olacağını hiç birimiz bilmiyoruz.
Kriz artık bildik bir durum olduğuna göre, sorun krizin olması değil krize ne zaman ve nasıl cevap
vereceğinizdir. Özellikle iş dünyası açısından bakarsak kriz, satış ve pazarlama becerilerini teste sokar.
Hiçbir şirket krize bağışıklık kazanmaz. Sadece hazır olanlar ve iyi yönetebilenler ayakta kalır.
Bir acentenin kriz yönetimine girmeden önce yapabileceği en değerli şeylerden biri, belirlenmiş bir
kriz politikasına ve ekibe sahip olmaktır. Acentenizde karar alma yetkisine sahip herkesi toplayın ve
bir yol haritası yapın. Piyasa sinyallerini takip edin ve kriz ortamının gelişini anlamaya çalışın. Global
ekonomik ve siyasi olaylarla makro değişiklikler krize yol açabilir. Küresel siyasi bir açıklama
duyduğunuzda veya askeri bir hareket hissettiğinizde bilin ki bir şeyler olacak. Örneğin ülke içinde
politik bir güvensizlik yabancı sermayeli şirketlerin yatırımlarını etkiliyor. Sıcak para hemen
kaçabiliyor. Eğer müşteri portföyünüzde yabancı şirketler ve kişiler varsa verdikleri tepkiler olumsuz
olabiliyor. Hizmet verdiğiniz müşterilerle hizmet aldığınız tedarikçilerle sürekli iletişimde olun. Ortamı
birlikte yorumlamaya ve onlara empati kurmaya çalışın. Onların görüş ve tavsiyeleri değerlendirin.
Organizasyonda hangi seviyede olursanız olun paylaşımlarda panik göstermeyin. Olumlu, sağduyulu
mesajlar paylaşın. Ne söyleyeceğinizi bilmiyorsanız hiç paylaşım yapmayın. Satış temsilcilerini
müşterileriyle kriz hakkında olumlu ve mantıklı konuşmaları için eğitin. Satıcıların çok fazla veya eksik
veya yanlış bilgiler paylaşmaları durumu daha da kötüleştir. Ayrıca, en önemli müşterileriniz için özel
mesajlar oluşturun.
Müşteri portföyünüz ne kadar geniş olursa her durumda besleneceğiniz kaynak da o derece fazla
olacaktır. Tek tip bir müşteri portföyüne sahip olmak çok risklidir. Portföyü olabildiğince farklı kişi ve
şirketlerden oluşturmaya gayret edin.
Bu önlemler belirsiz ortamlarda daha sakin ve güçlü hareket etmenize imkan verecektir.
Sağlıkla kalın
0 Yorum