Ekim ayında uluslararası bir sigorta şirketinin acentelerine verdiğim eğitimde zaten farkında olduğum bir şeyden tekrar emin oldum: “İnsanlar kaynaklarını yeterince kullanamıyorlar”. Bu noktada yıllardır yaptığım gözlemlere dayanarak sadece bu eğitime katılanların değil pek çok insanın kendilerinde veya çevrelerinde var olan kaynakları ve potansiyeli fark edemediklerini söyleyebilirim.
Bir acentenin en önemli amaçlarından biri kar etmektir. Sosyal yardım amaçlı değilse tüm işletmeler bu hedef doğrultusunda faaliyet gösterir. Finansal kar, gelir ile gider arasında farkın, yani gelir matrahının vergilendirilmiş kısmından sonra elde kalan bölümüdür. Mantıklı bir işletme sahibi dönemsel olarak gelir ve giderlerini hesaplar ve buna göre kar zarar hesabı yapar. Bunun için de finansın temelinde olan bütçe yaklaşımını kullanmak zorundadır. Yani gider ve gelir bütçesi yapmak bir acente, bir işletme için şarttır.
Eğitimde gördüğüm şey şuydu; sınıfta bulunan onlarca acente sahibinin neredeyse yarısından fazlası acenteleri için gelir gider bütçesi yapmıyordu. Bütçe yapmak bir yana dursun paylaştığım dijital ve basılı bütçe şablonunu ilk defa görenler bile vardı. Bir acente için gerekli olabilecek tüm gelir gider başlıklarının olduğu elektronik tabloyu katılımcılara verdim. Hepsi çok mutlu oldu. Ama benim zihnimi kemiren başka bir soru var. Acaba kaç tanesi bunu kullanacak? Diğer bir soru ise ben vermeseydim acenteler bir bütçe tablosuna kendileri ulaşamaz ya da onu oluşturamazlar mıydı?
Bilgi çağında yaşamamıza rağmen ulaşabildiğimiz bilgileri verimli olarak kullanabiliyor muyuz?
Türkiye’de yaklaşık 17.000 sigorta acentesi var. Devamlı yenileri kuruluyor ve çok sayıda acente de kapanıyor. Türkiye Ticarete Sicil Gazetesi kayıtlarına göre sadece Ocak-Temmuz 2017 dönemi arasında 251 sigorta acentesi kapanmış. Faaliyetini durduran bu şirketlerin kapanmasının en önemli nedeni işi yürütememek, yani kar edememek.
Bir yetişkin eğitimi uzmanı olarak misyonum insanlarda yetkinlik geliştirmektir. Yetkinlik kelimesini herkes duyar ama tanımlamak biraz zor gelebilir. Belki bu kelimenin İngilizcesini ele alırsak daha kolay tarif edebiliriz. İngilizce yetkinlik “competency” kelimesiyle ifade ediliyor. Bizim dilimizdeki “bir işin kompetanı olmak” tanımı da buradan geliyor. Peki kompetan yani yetkin kişi kimdir? Kompetan bir işe tüm detaylarıyla hakim ve o işle ilgili bilgisini becerikli bir şekilde kullanabilen kişidir. Ve çevresindekiler kompetanı işiyle birlikte anar ve saygı duyar.
Buradan hareketle yetkinlik kelimesinin anlamına ulaşabiliriz. Yetkinlik, bilgi, beceri ve davranışların bileşkesidir. Ulaşabildiği bilgileri becerikli olarak kullanabilen bireyler yaptıkları işte yetkin olurlar.
Ben üniversitede ekonomi okudum. Öğrendiğim ilk şey ekonominin sınırlı kaynaklarla sınırsız insan ihtiyaçlarını karşılama bilimi olduğuydu. Oysa evren bize neredeyse sınırsız kaynaklar sunuyor. Sadece maddi kaynaklardan söz etmiyorum. En önemli kaynaklardan biri de beynimiz. Pek çoğumuz maddi kaynakları bırakın kendi zihinsel kaynaklarımızı bile etkili kullanamıyoruz. Örneğin hemen herkes bir yabancı dili konuşmak ister. Ama ülkemizde bir yabancı dili konuşabilme oranı diğer ülkelere göre çok düşüktür. Bir yabancı dil öğrenebilmenin farklı yolları vardır. Kursa gitmek, yurtdışında bir süre kalmak bunlardan sadece ikisi. Ama gözümüzü biraz daha açıp çevremize baktığımızda daha pek çok öğrenme kaynağı olduğunu keşfedebiliriz. Evlerimizdeki televizyonlarımızda yüzlerce kanal var ve bunların çoğunda İngilizce yayın yapılıyor. Pek çoğumuz bu kanalları seyretmiyoruz bile. Elimizdeki akıllı telefonlardan erişebileceğimiz video sitelerinde yabancı dil öğreten yüzbinlerce ücretsiz video var ama sosyal medya ile meşgul olmaktan bunları izlemeye zaman bulamıyor veya elimizin altında olduklarının farkına bile varmıyoruz. Kullandığımız süper bilgisayarlar pek çok programı iş ve özel yaşamımız için pratik kullanıma sunuyor. Ancak özellikle ofis programlarını etkili kullanan birey sayısı hala çok az. Sadece ofis programlarını doğru ve verimli kullanamayan profesyonel iş gücünden dolayı şirketler kağıt, para ve en önemlisi zaman kaybediyor.
Siz elinizdeki telefonu, bilgisayarı, televizyonu kısacası çevrenizdeki kaynakları yeterince verimli kullanabiliyor musunuz?
0 Yorum